Feride hareketli, yaramaz ve aynı zamanda da dışarı hiçbir zaman vurmasa bile duygusal bir kızdır. Üç yaşına kadar Musul’da yaşamış olan Feride buradaki kuraklıktan dolayı ailesi ile birlikte Kerbela’ya göçmüştür. İstanbul’a göçmeden önce altı yaşındayken annesini kaybeder. Bundan sonra Feride… Continue Reading →
Bir ikileme düştüğünde kendine bu soruları sor; Bu yaptığım birilerine zarar veriyor mu? Daha önemlisi bana zarar veriyor mu? Yaptığım beni utandırır mı? Çok beğendiğin , saygı duyduğum birinin yaptıklarımı görmesinden rahatsız olur muyum? Beni yalan söylemeye zorlayan durumlar yaşıyor… Continue Reading →
Neticesinden hayret ve şaşkınlık içinde kaldığımız, hoşumuza gitmeyen bir hareket, bir söz, bir düşünce karşısında “Ölür müsün; öldürür müsün?” diye yakınırız. Hikayesi şöyledir: Vaktiyle köylünün biri hacca gitmiş. Tabi, dönüşte eşe dosta, hısım akrabaya hediye getirmek adetten… Herkese miktarınca hediyeler… Continue Reading →
Raşit eve savaş haberlerini taşımayı sürdürüyordu; kurulan, bozulan ittifaklar, adam ne kadar açıklamaya çalışsa da, Leyla’nın aklını karıştınyordu. Sayyaf Hazaralarla çarpışıyor, dedi. Hazaralar Mesut’la çarpışıyor. “O da, Pakistan’ın desteklediği Hikmetyar’la savaşıyor elbette. Ölesiye düşman, bu ikisi. Mesut’la Hikmetyar. Sayyaf, Mesut’un… Continue Reading →
Gün gelir, genç kadınlar ya ölü bulunur ya da intihar ederlerdi. Önce derin bir sessizlik olurdu. Kimse bir şey söylemez, sormaz, sanki bilmek istemezdi ölüm nedenini. Sonra zaman içinde bir fısıldaşma başlardı. Kadınlar çeşme başlarında, evlerinin önünde, imecelerde kulaktan kulağa… Continue Reading →
Ben Gölge’yim. Acılar kentinden kaçarım. Sonsuz kederin içinden uçarım. Arno Nehri kıyılarında nefes nefese sürünüyorum… Via dei Castellani’ye doğru sola dönüyor, kuzeye yöneliyor, Uffizi’nin gölgelerinde koşturuyorum. Hala peşimden geliyorlar. Şimdi, tükenmez bir kararlılıkla avlanırken ayak sesleri daha da yükseliyor. Yıllarca… Continue Reading →
Gün ağarmasıyla başlayan senfoni orkestrası… Orkestra şefi Güneş, gökyüzünü aydınlattıkça orkestranın katılımcıları çoğalıyor. Ta ki ortalık aydınlanıncaya kadar… Kemanda bülbüller, trombonda kazlar, klarnette kargalar, ritim gitar da kumrular, davul ve bateride köpekler, solo gitarda horozlar, orgda kurbağalar… Tanrı’nın orkestrası! Basların,… Continue Reading →
Mutluluk, her an yanında hissedeceğin dostlarının olmasıdır. Mutluluk, en sıkıntılı anında dostlarının seni aramasıdır. Mutluluk, yüreğinde hissettiğin gülümsemedir. Mutluluk, gözünü açtığında güneşi görebilmektir. Mutluluk, çocuğunun sana ‘ anne’ demesidir. Mutluluk, yağmurun altında amaçsızca yürümektir. Mutluluk, sokakta hiç tanımadığın birine ‘… Continue Reading →
İnsanlar, hele şu son zamanlarda bir özgürlük teranesi tutturdular; neymiş bu peşinde koştukları özgürlük? Yalnızca esirlik ve kendine kıymadan ibaret! Çünkü insanlar: “ihtiyaçlarını temin etmeye bak, sen de en yüksek, en zengin kişilerle aynı haklara sahipsin” inancına saplandılar. “İhtiyaçların giderilmesi… Continue Reading →
Baba gel konuşalım. Öldüğünde çok geç olacak. Zamanın yaraları sardığı acıklı bir yalan. Hayatını değiştirmeye niyeti, kendini dönüştürmeye cesareti olmayanların inanabileceği türden cılız bir teselli. Zaman bir ölü yılan. Kendine dahi hayrı yokken deva olmaz hiçbir yaraya. Geç kalınır insan… Continue Reading →
Anadolu’da bugün bile anlatılan eski bir aşk hikayesi vardır. Ben bunu birkaç ayrı tasavvuf sohbetinde bambaşka insanlardan dinledim. Derler ki, vaktiyle Siirt Tillo’da bir tekkede mürit, tasavvufa gönül vermiş bir zat yaşarmış. Temiz, saf, güzel gönüllü bir genç adammış. Gel… Continue Reading →
“Ben zalimler çağında yaşayan bir alçaktım. Tanrıların korkak haline getirdiği bir alçak. Alçakların en acınacak olanı, en tiksinti vereni. Yüreğini dalkavuk, aklını düşmanlıkla besleyen sinsi bir saray yazmanı.” Patasana, Ahmet Ümit
Birini çok seversen, ama sahiden seversen, sana ne yapmış olursa olsun, eninde sonunda mutlaka bağışlarsın.” Bab-ı Esrar, Ahmet Ümit
Ben bir garibim, anlatacak kıssam yok; Tattan, kokudan ve renkten hissem yok! Kaldım yarı çıplak, yarı aç yollarda: Dünyada benim “gel!” diyecek kimsem yok! Arif Nihat Asya
Bütün dualarımızda uzun yaşamak isteği var. Eni olmazsa bir ömrün, boyu olmuş ne çıkar. Arif Nihat Asya
Mükemmellik asla bir kaza değildir. Her zaman iyi niyet, samimi çaba ve akıl yürütme sonucudur; Bu, birçok alternatifin akıllıca seçimini temsil eder. Seçim, şans değil, kaderinizi belirler. Aristoteles
Herkes kızabilir, bu kolaydır, ancak doğru kişiye, doğru derecede ve doğru zamanda, doğru amaçla ve doğru şekilde öfkelenmek, bu herkesin gücünün içinde değildir ve kolay değildir. Aristoteles
Ben, kendi kendimi bütünüyle mahvettim. Artık kendimi kıyaslayabileceğim herhangi bir şey var mıdır; ahlak kuralları filan? Bana faydası olacak hiçbir ahlak kuralı yoktur artık. Hele böyle bir durumda ahlak dersleri kadar yersiz bir şey olamaz. Ah, şu kendini beğenmiş tipler!… Continue Reading →
İnsanların çoğu, en iyi arkadaşını alçalmış görmekten mutlu olur. Genellikle arkadaşlıkların bu temele inşa edildiğini de söylemek abartı olmaz. Bütün düşünen insanlar, bu eski gerçeği bilir. Kumarbaz, Dostoyevski
Böyle bir geceyi bütün varlığımızla içemeyişimizin sebebi, kafamızı birçok saçma şeylerin doldurmuş olmasıdır. On bin, yirmi bin sene evvelki insanlar gibi olabilsek, tabiatı onların gözüyle görsek, muhakkak ki şimdi burada böyle sükunetle oturamazdık. Onlar güneşi, ayı, falanca büyük tepeyi veya… Continue Reading →
© 2025 Kitap Sözleri