Evet, şöyle söylemem gerekiyordu ona:

“Köylünün her çeşit yenilikten nefret ettiği için işlerimizin yürümediğini, onu güç kullanarak yola getirmenin gerektiğini söylüyorsunuz. Ne var ki, bu yenilikler olmadan işler hiç yürümeseydi, haklı sayılabilirdiniz. Oysa işler ancak, işçinin kendi alışkanlıklarına göre davrandığı yerlerde iyi yürüyor. Yolda tanıdığım ihtiyar çok iyi yürütüyor işini. Sizin de, bizim de işlerimizden hoşnut olmamamız işçilerin değil, bizim suçlu olduğumuzu gösterir. Çok zamandır kendi bildiğimizi okuyor, işçi emeğinin özelliklerini inceleme zahmetine katlanmadan Avrupalılara benzemeye çalışıyoruz. İşçi gücünü en iyi işçi gücü olarak değilde, içgüdüsüyle Rus köylüsü olarak kabul etmeyi deneyelim, işlerimizi buna göre düzenleyelim.

Şöyle demeliydim ona:

Düşünün ki, işlerinizi siz de o ihtiyar gibi yürütebilseniz, işçilerinizde işin başarıya ulaşmasına duyulan bir ilgi, bir istek uyandırabilse, sözünü ettiğiniz yeniliklerde işçilerin de kabul edeceği bir orta yol bulabilseniz, toprağınızı yormadan bugün aldığınızın iki, hatta üç katını alırsınız.” Hatta:

“Elde ettiğinizi ikiye bölün, yarısını işçiye verin. Size düşen pay bugün aldığınızdan çok olacaktır, işçi de daha çok kazanacaktır. Bunu yapmak için ise, çiftlik çalışmalarının düzeyini düşürmek, işçilerin çalışmanın vereceği sonuca ilgi duymalarını sağlamak gerekir.

Bunun nasıl yapılacağı sorunun ayrıntısıdır. Ortada gerçek olan bir şey varsa o da bunun yapılabileceğidir.

Anna Karenina, Lev Nikolayeviç Tolstoy