Üzülme, ben senin yüreğinin doğru yerde olduğunu biliyorum. Elia ile Yolculuk, Zülfü Livaneli
Kendi portremi resmediyorum çünkü çoğunlukla yalnızım, çünkü en iyi tanıdığım insanım. Frida Kahlo (Aşk ve Acı), Rauda Jamis
Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, Senin isteyip de yaşayamadığın hayatı yaşarlar. Akıl Tutulması, Tuğba Sarıünal
Öğrencilik yıllarımızdaki edebiyat dersleri, ne yazık ki öğrenciyi edebiyattan soğutmak için elinden geleni yapan bir tavra bürünmüştü. Divan edebiyatından iki dize alıp oradaki “sanatları” açıklamak, aruz vezinlerini ezberlemek vs. gibi genç bir öğrencinin içini bayacak derslerdi bunlar. Oysa, o yaştaki… Continue Reading →
Küçük kaplumbağayı bahçedeki yabani gül çalılarının altında bulduk. Oraya nasıl girdiğini bilmiyoruz, umurumuzda da değil zaten; öyle heyecanlıyız ki. Kabuğunu parlak kırmızıya boyadık; bu harika fikir Hasan’dan çıktı: Böylece onu çalıların arasında yitirmeyeceğiz. Biz, uzak bir ormanda tarih öncesine ait… Continue Reading →
Sevildiğini hisseden ya da sevilebilme umudunu henüz yitirmemiş insan, sağlam bir kişiliği, güçlü bir duruşu varsa hele, yaşamına asla vermez, veremez. Tanım bellidir… Dünyayla arasındaki maddesel ve ruhsal tüm bağları kopmuş fanilerin -er ya da dişi fark etmez- kişisel tercihidir… Continue Reading →
– Yo, doğru değil bu Yegor Petroviç. Umutsuzluğa kaptırma kendini. Sanatta sabırla direnme gerek. Oysaki sen karamsarlık anlarında hep yetenek yoksunluğundan yakınıyorsun. Yanılıyorsun kardeşim; yeteneğin var, buna eminim. Sanat duyuşu ve anlayışından hissediyorum bunu. Bana anlattığın geçmişinden belli… Şu karamsarlık,… Continue Reading →
Caddedeki kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanların boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil, insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı… Öyle günlerim oluyor… Continue Reading →
Tebliğ metodunda kişi bilinçli olursa karşısındaki kişinin durumuna göre konuşur veya susar. Efendimiz (s.a.v.) yersiz tartışmayı yasaklamıştır.Tartışma ile emri bilmaruf apayrı birer konu. Tartışmadan pek netice alınamıyor. Dolayısı ile ilim yersiz zamanda aktarılıyor. Şahsen ben fazla aksi olduğumdan kendimi çoğu… Continue Reading →
“Aptal kaya tanrıları!” diye bağırdı Leo kaptan köşkünden. “Bu direği üçüncü değiştirişim! Ağaçtan mı topluyoruz bunları be?” Nico kaşlarını çattı. “Direkler ağaçlardan yapılıyor.” “Konu o değil!” Hades’in Evi, Rick Riordan
Balkon çocukları horozu da tanımıyor. Tavuk diye, marketlerde soyulmuş, ayıklanmış sarı-pembe gövdeleri biliyor. Kümesteki arkadaşın yumurtalar üzerinde bir uzun zaman kuluçkaya yatmasını, sonra bir gün cıvıltılar saçarak arkasına bir sürü civciv katarak çayırda kurum satarak yürümesini görmediler ki… Bir anaç… Continue Reading →
Sigarayı bırakma ve çocuklarınıza daha fazla zaman ayırma konusunda en az bir milyon kez söz verip tutamayacaksınız… Gazetelerin haftasonu eklerinde aslında serüvenci bir kişiliğe sahip olduğunuzu görüp sevineceksiniz… Saçını boyayan erkeklere hak vermeye başlayacaksınız… Şehir dışında yaşamak konusunda ciddi ciddi… Continue Reading →
-Kurallar koyup sınırlar çizip kendi varlığını korumak üzere geri kalan her şeyi yok etmeye hazır, korkusuz görünen ama aslında korkuyu su gibi içen, korkuyla beslenen bir avuç bakteriyiz biz… Toplum denilen şeyse insan denilen bakterinin iletişimde olmasını garantileyen bir sistem… Continue Reading →
Kitaplar tehlikeli değildir, diyordu kendi kendine; kitaplar onları okuyanlara sadece keyif ve mutluluk verir, insanların kendilerini yaşama ve birbirlerine daha bağlı hissetmelerini sağlardı; dünyanın öteki ucundaki ülkenin başındaki sakallı, eğer İngiliz’in kitabına karşıysa, yapacağı tek şey kitabı okumayı bırakıp bir… Continue Reading →
“Beyler,” dedi, “Şunu herhalde kabul edersiniz, insanın serveti belli bir düzeye gelince, artık gerekli değil sadece gereksiz şeyler vardır, tıpkı kadınların coşkunluk belli bir düzeye geldiğinde artık gerçek değil sadece ideal olduğunu kabul etmeleri gibi. Akıl yürütmeye devam edersek, doğaüstü… Continue Reading →
İşte orada ölümü düşündüm bak. Ölüm ürkütücü gelmiyor insana. Ama insan ölümü kabul edemiyor. Kesin bir gerçek bu. Bilimi düşünüyorsun orada. İki yüz yıl, üç yüz yıl sonrasını düşünüyorsun. Ve bilimin insanlığa getireceklerini. Ve birden içinde bulunduğun o durum anlamsız… Continue Reading →
Hayat dağınık tutkulardan ibarettir. Sen onları toplamak için uğraşırken an olur, biraz daha dağıttığını hissedersin. Elbette bulmak istediklerin ayağına gelmez, sen ona sahip olmak istiyorsan mutlaka emek vereceksin. Tutkuları vardır insanın, hepsini yaşamaya ömür yetmez. Onun için de akıllı olan… Continue Reading →
Yüzü sarıydı, katıydı. Soluğu sıklaşmıştı. Sırtını karyolaya yaslayıp bir süre muşambayı kestiği yerdeki yıpranmış, renkleri koyulaşmış tahtalara baktı. Yıllar önce kim bilir nereden, nasıl getirip çakılmışlardı buraya. Bir dağda, ormanda tahtacı kadınlar biçmiştir. Erkeklerinin baltalarla, bıçkılarla devirdiği, budadığı, kabuklarını soyduğu,… Continue Reading →
İşte yaşam bu! dedi. Görüyor musun insanları nasıl birbirlerine karşı kışkırtmışlar, budalalık ve korku sayesinde onları kör etmişler, ellerini, ayaklarını bağlamışlardır. Onlara zulmediyorlar, ter döktürüyorlar, eziyorlar, birini öbürünün eliyle vurduruyorlar. Onları tüfek, cop, kaldırım taşı haline getirmişler, sonra da: BU… Continue Reading →
© 2024 Kitap Sözleri