Rüyalarımda esirim oluşuyla hakikatimde efendim olması arasında tercih yapacak kadar zamanım olmadı. En derin noktasında okyanusun yüzüne bırakılan inci tanesinin dibe inmesi için geçmesi gereken zaman kadar hızlı, bir o kadar da sakin oldu onu sevişim.
Gri gökten deniz üzerine dökülüşüne kimsenin hayret etmediği bir kar tanesi kadar kolay bir kaderle girdi benim hayatıma. Söz geçiremediğim düşünceme kendimi hiç düşünmeden terk ettim. Tüm perdelerimi indirdim. Bir uçuruma kadar açılacak karanlığın ortasına böyle kolay düşüverdim.
Yusuf kadar güzeldi ve masumdu… Onu nasıl sevdim? Onu nasıl sevmezdim ki!
onu, her şeyi terk ederek, her şeyi göze alarak, yaktığım gemilerde ben de yanarak, yıktıklarımın enkazı altında ben de kalarak sevdim. Aykırı gerçeği ile yüz yüze gelen ruhun hissettiği tedirginlikle sevdim ben. Su ki bulanık değildim. Hiçbir şeye akil yetiremeyen çocukların berrak sevinciyle sevdim.
Merak, mutsuzluğun hem sebebi, hem neticesi. Onu, ömrümün bundan sonrasına dair kus gözü kadar ayrıntıyı dahi merak etmeyecek kadar sevdim.
Onu gördüğüm O ile göremediğim O arasındaki uçurumları hesaba katmayarak sevdim. Onu öyle sevdim ki O’na tahammülsüzlüğüm, demedim. Uçurumlar koymadan sevdiğimle gördüğüm arasına, öyle saf sevdim. Onu, sadece güzelliğini merak ederek; kimliğini, karanlıklarını, geçmişini merak etmeden, tarihçesi ihmal edilmiş bir ask’la sevdim. Koşullu değildi sevdam. Bana gösterdiğinden daha fazlasını istemedim…
Aşkın, hatırası olmazsa sonsuz nispette yaşanamayacağına iman ederek sevdim onu. Hatıra, yaşanmışlıktı. Bu yüzden ask’in, yaşanmaktan başka şansı olmadığını bilerek onu sevdim.
Kapkaranlık bir örtüydü. Siyahlar içindeydi. Kendisinden sonraya bırakacağı simsiyah bir örtünün bütün ağılığıyla sevdim. Aşıktım, iştiyaktım, kelamdım, zaaftım, aklettim, fikrettim, zikrettim.
Sıyırdım bütün örtülerinden onu aysız gecenin karanlığında. Ama ardından ortaya çıkan daha esmer bir gecenin karanlığında boğuldu bütün aydınlıklarım. Kara bir yağmurun kalpteki kara noktaya kattığı ne ise onu öyle sevdim. Benim için hayır mıdır, şer midir bunu hiç düşünmedim.
Bir fincan Kahvenin hatırı gibi… Çok karanlık, hep karanlık, aysız bir gece gibi ve dünyanın yaratılışındaki atesi hala içinde saklayan kömürün karası gibi. Ben ilk kez ve uçuruma düşer gibi sevdim. Gün gelip bu uçurumda boğulacağımı nereden bilebilirdim?
İsimle Ateş Arasında, Nazan Bekiroğlu
Benzer Kitap Sözleri
- Serdar Özkan: Kalbim, ruhum göğe yükselsin!
- Oğuz Atay Sözleri: Medreseye çekilseydin daha milli olurdu.
- Jules Verne: Sırf bunun için devri alem yapmaya değmez miydi?
- P. C. Cast: Aşkta garanti yoktur, sonsuz fırsat vardır!
- Cemal Süreya Sözleri: Bir daha onun adını yazarsan, seni de kırarım…
- Charlotte Brontë: İçlerinde gizli bir aşkın büyümesine izin vermek
- Ümit Yaşar Oğuzcan: Aşkın büyüklüğü karşısında eridiğimi hissettim…
- Edmond de Goncourt: Bugün, aşkın ne olması gerektiğini anlamaya başlıyorum
- Paulo Coelho: Aşkı yaratan bir el vardır!
- Elif Şafak Sözleri: Sana aşık değilim artık.
Bir yanıt yazın